AvrupaHaberlerYazarlar

Konsolosluklarımızla ilgili hep birlikte görüyoruz ki bir sorun yok yüzlerce sorun birikerek dağ haline gelmiş

Burada bu sorunların temeline inecek, yeni dönem başladığında bunlardan nasıl ebediyen kurtulacağımızı anlatacağım. Lütfen dikkatle okuyun.

Değerli vatandaşlarımız, her şeyden önce bugüne kadar bir gazeteci olarak onlarca Büyükelçi ve Başkonsolos tanıma fırsatı buldum. Birçoğu ile çok güzel diyaloglar geliştirdik. Birçok ülkenin aynı şekilde diplomatını tanıma fırsatı buldum ve takdir edersiniz ki çeşitli hatıralarda mümkün oluyor. İşte burada bu hatıralara da değinerek neden konsolosluklarımızda sorun yaşıyoruz. Neden yaşadığımız sorunları kimse görmüyor. Neden arada çözülse de sonra yine eski haline dönüyor? Neden yıllardır azarlanıyor veya işimizi doğru dürüst yaptıramıyoruz bunların hepsini anlamış olacağız.

Öncelikle belirtmek gerekir ki bu işin ucu Türkiye’de Yürütmeye ait. Yani Cumhurbaşkanı ve dolayısıyla Dışişleri Bakanlığı ancak bu kısımda her şey vatandaşlarımızın arzu ettiği şekilde olmasa da, şu anda vatandaşlarımızın yaşadıklarına göre çok daha iyi durumdadır. O yüzden sorunu anlamak için daha aşağılara inmemiz gerekecek.

Öncelikle bir Başkonsolosumuzu yad edeceğiz. Çünkü buradan ders çıkarmamız gerekecek. Bir gün Brüksel Havalimanında bir misafirimizi yolcu ettikten sonra çıkışa doğru ilerlerken birde karşımda kimi göreyim? Dönemin Başkonsolosu Ali Barış Ulusoy, gayet sade, gündelik kıyafetiyle kendisini görünce hem şaşırdım hem de mutlu oldum. Çünkü bir konu vardı ve onu bir şekilde iletememiştim kendisine. Konu, konsolosluklarımızı arayan vatandaşlarımızın bir türlü telefona bakan birine denk gelemiyor olmasıydı. Vatandaş arıyor, saatlerce bekliyor bir Allah’ın kulu telefona bakmıyordu. Üstelik sabah, öğle, akşam durum bu şekildeydi. Sayın Başkonsolosum, tüm vatandaşlarımız şikayetçi vallahi konsolosluk çalışanlarımıza çok fena kızıyorlar dedim. “Böyle bir şeyden haberi olmadığını ve normalde telefonların sürekli çalıştığını ve başında duran görevlilerin olduğunu bu dediğimin olmaması gerektiğini ama bunu ivedilikle (yani hızlı bir şekilde) araştıracağını ve bu sorunu hızlı bir şekilde çözeceğini” söyledi.

Bu konu tabi burada kapanmadı. Sayın Başkonsolosumuz hakikaten marifetli, enerjik, mütevazı biriydi. Vatandaşlarımızla ilgili bir sıkıntı keşfettiğinde onu mutlaka çözüyor, yarıda bırakmıyordu. Kendisiyle daha sonra yine karşılaştık (bu kısmı tam hatırlamıyorum ama) hatırladığım kadarıyla bana sorunun kesin olarak çözüldüğünü istersem denemek amacıyla Konsolosluğu arıya bileceğimi söyledi. Hızlı bir şekilde görevli arkadaşların telefona bakacağını söyledi. Yani artık aradığımızda anında olmasa da bir kaç dakika bekleme süresi ile bağlanabilecektik. Buna çok sevinmiş, mutlu olmuştum. Vatandaşlarımızı bir dertten kurtarmış olmanın mutluluğunu kısa bir süre yaşadım. Çünkü sayın Başkonsolosun görev süresi doldu ve kendisi farklı bir ülkeye atandı. Yanılmıyorsam şu anda Büyükelçidir.

Bu kısmı daha fazla uzatmadan konuya dönüyorum. Bu diyalogdan bir ders çıkartacağız çünkü bu bizi sorunun ana kaynağına götürecek. Öncelikle Büyükelçi ve Başkonsoloslar belirli bir süre geliyorlar ve görev süreleri dolunca da gidiyorlar. Göreve başladıklarında oturdukları makam önceden oluşturulmuş oluyor. Yani Büyükelçilik ve Başkonsolosluklar şu anda zaten hazır. Büyükelçi olmasa da orası kendi içindeki sistem ile zaten kendini çalıştırıyor. Atanan Büyükelçi ve Başkonsoloslar göreve başladıkları andan itibaren öncelikle işleyen sistemi anlamaya çalışıyor ve çok gerekli görmedikçe de bu işleyen sisteme müdahale etmiyorlar. Yani Başkonsolos ‘a bunu anlattığımda şaşırması bu sistemin normalde işliyor olmasını sanmasından geliyordu. Çünkü devletin bu yönde kuralları var, yeterli personeli var. Bir dünya insan çalışıyor orada. Yani nasıl olurda bir Allah’ın kulu telefona bakmaz diye hayıflanmamak elde mi? Elbette değil. Konuya dönecek olursak…

Burada sorunu anlamakta bir adım daha ilermemiş olduk. Yani bu sorunların asıl kaynağı birebir Büyükelçi ve Başkonsoloslarımızda değildir. En azından direk olarak değildir. Ama dikkat olarak işleyen bir sistemi devam ettirdikleri için sorunda kendilerince payları söz konusudur. Ancak genel olarak sorunun ana kaynağı bu sistemi içeride işleten ve vatandaşlarımızın milli duygularını görmekten aciz kalan personelin kendisidir. Çünkü Büyükelçi ve Başkonsoloslar vatandaşlarımız için en iyisi hangisi ise onu istiyorlar. Buna şahidiz. En ufak bir konuda bile çok ciddi ilgi ve alaka gösteriyorlar ve her türlü yardımı hızlı bir şekilde sağlıyorlar. Ama etrafındakiler kendilerince bir sistem kurdukları için görev Büyükelçi ve Başkonsoloslar genellikle süreleri boyunca çoğu şeyden haberdar dahi olmadan başka bir yere atanıyorlar veya Genel Merkeze çekiliyorlar. Ayrıca, görev süremiz belli, elçilik ve konsolosluk çalışanları malum uzun yıllardır çalışıyor. Kimseyi kırmayalım üzmeyelim diye düşünüyorlar. Büyükelçi ve Başkonsoloslarımızın bence hepsi kendi içinde Yurtdışındaki vatandaşlarımız adına birer kahramandır. Allah ayaklarını taşa değdirmesin. Tüm Büyükelçilik ve Konsolosluk çalışanlarımızın tamamını tenzih ederiz. Bizlerin burada konuştuğu şey işleyen sistemde pürüzlerin olduğu ve bunların çözülmesi gerektiğidir. Her birey, vatandaşın kendisi dahi bu sorunlarda hissedardır. Bizler vatandaşlar olarakta hisse sahibiyiz. O yüzden kimseyi suçlamıyoruz. Sorunları büyük çerçevede değerlendiriyor çözüm üretmek adına sorumluluk alıyoruz. Bu hepimizin geleceği, bu hepimizin çocukları içindir.

Yurtdışındaki vatandaşlarımız için yeni dönemi başladığında bu sorunların hepsi aşılmış olacak. Atanan Büyükelçi ve Başkonsoloslar hazır olan sisteme dahil olmayacak aksine kendi sistemlerini orada oluşturacak vatandaşlarımıza hizmetler kolaylaşacak. Yeni görevlerle donatılacak vatandaşlarımızı güllerle, kolonyalarla ağırlayacak. Türkiye 100 yılında bizler gördüğümüz bu muameleyi hak etmiyoruz. Evet agresif bir milletiz. Ama orada bayrağımız var. Devletimizin toprağı orası. Oralara giden vatandaşın binbir tane derdi var. Umutları var. Hor görülmüşlükleri var. Bizler en azından modern çağda en azından “kolaylaştırılmış konsolosluk işlemlerini” hak ediyoruz. Ve isteyince başarabiliriz.

Yurtdışındaki vatandaşlarımız için yeni dönem başladığında Türkiye’nin tüm kamu kurumları (Büyükelçilikler, Başkonsolosluklar, Kültür Bayraktarı (Yunus Emre Enstitüleri) ve çeşitli Kuruluşların hizmetleri de gözden geçirilecek. Devletimizin milli servetiyle koordine olan tüm kurum ve kuruluşlar tarafından desteklenen tüm hizmetler kolaylaştırılacak. Türkiye’nin iç piyasasındaki ürün ve hizmetleri de dijital ortamda kullanıma açılacak. Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız çeşitli kurum ve kuruluşların hizmetlerine dijital ortamda erişim sağlayabilecek. Aboneliğini aktif edip iptal edebilecek. Türkiye’deki evinin işyerinin elektrik, gaz gibi faturalarını takip edebilecek, gerektiğinde bu faturaları dijital ortamda ödeyebilecek, vergi, kamu borcu, veya herhangi bir nedenden oluşan borç veya ödemeyi görebilecek ve bunu hızlı bir şekilde ödeyebilecek.

Yeni dönemi çok yakında başlıyor, olacakları anlatarak bitiremeyeceğiz. Lütfen takipte kalın!

Suat Bezeng

Aktif Media Başkanı - KPİEM Komite Başkanı - Gazeteci - Yazar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu