Belçika’da Önemli Yerlere Ağır Silahlar Yerleştirilmek İsteniyor. Gelin ayrıntıları konuşuyoruz.
Belçika’da son dönemde yeniden alevlenen hava savunma sistemleri tartışması, yüzeyde stratejik altyapıların korunması gibi görünse de, aslında çok daha derin ve tehlikeli bir siyasi planın parçası olabilir.
Anvers Belediye Başkanı Bart De Wever ve Gent Üniversitesi’nden savunma uzmanı Michelle Haas’ın desteklediği bu öneri, savunma stratejisi açısından önemli olduğu kadar, Belçika’nın siyasi geleceği için de ciddi endişeler yaratıyor.
Bart De Wever, uzun süredir Belçika’nın federal yapısını zayıflatıp Flandre’nin bağımsızlığına giden yolda adımlar atan bir siyasetçi olarak öne çıkıyor. De Wever, konfederalizm fikrini açıkça savunuyor ve partisi ile birlikte bu doğrultuda çeşitli politik hamleler yapıyor. Şimdi ise, Anvers Limanı gibi stratejik öneme sahip bölgelerin hava savunma sistemleriyle korunmasını gündeme getiriyor. İlk bakışta mantıklı gibi görünen bu öneri, aslında çok daha tehlikeli bir amaca hizmet ediyor olabilir.
Akademisyen Haas, bu öneriyi akademik bir çerçevede savunuyor ve Avrupa’daki diğer büyük liman şehirlerinin de benzer şekilde korunduğunu belirtiyor. Ancak Haas’ın akademik söylemleri, De Wever’in siyasi ajandasına örtülü bir destek sunuyor. Eğer bu plan gerçekleşirse, Anvers gibi stratejik bölgeler, olası bir bağımsızlık durumunda kendi savunma altyapılarını güçlendirmiş olacak. Bu da, Flandre’nin bağımsızlık sürecinde askeri bir hazırlık anlamına gelir.
Ancak burada asıl endişe verici olan, bu hava savunma sistemlerinin uzun menzilli füzelere karşı etkisiz olması. Bu durum, sistemlerin asıl amacının dış tehditler değil, içerdeki olası bir çatışmaya yönelik olduğunu akla getiriyor. De Wever’in hedefi, bu savunma sistemlerini kullanarak Belçika’nın içini kontrol altına almak ve bağımsızlık hedefine ulaşmak olabilir. Bu plan, Belçika’nın iç güvenliğini tehdit eden bir durum yaratır ve ülkemizin birliğini ciddi şekilde tehlikeye atar.
Tom Sauer ise bu durumu açıkça ortaya koyuyor. Sauer, hava savunma sistemlerinin gereksiz olduğunu ve Belçika’nın zaten savunma için yeterince harcama yaptığını savunuyor. Ayrıca, NATO’nun yüzde 2 harcama hedefinin keyfi olduğunu belirterek, bu tür yatırımların askeri tırmanışa yol açabileceği uyarısında bulunuyor. Sauer, Belçika’nın gerçek savunma ihtiyaçlarının, bölgesel siyasi hedeflerden bağımsız olarak ele alınması gerektiğini vurguluyor.
Bu tartışmaların arka planına baktığımızda, Bart De Wever’in hava savunma sistemi ısrarının sadece stratejik güvenlik gerekçesiyle açıklanamayacağını görüyoruz. De Wever, Flandre’nin bağımsızlığı için adım adım ilerlerken, bu savunma sistemlerini de bir araç olarak kullanmayı planlıyor olabilir. Michelle Haas’ın akademik desteği ise bu siyasi ajandaya hizmet ediyor. Ancak gerçekler ortada: Bu tür bir askeri yapılanma, Belçika’nın içini hedef alan ve ülkeyi daha da bölünmeye sürükleyecek bir tehdit olarak karşımızda duruyor.
Belçika halkı olarak bu planların farkında olmalı ve ulusal birliğimizi korumak için gerekli adımları atmalıyız. De Wever’in siyasi emelleri, ülkemizin güvenliğini ve birliğini tehlikeye atacak boyuta ulaştıysa, bu duruma sessiz kalamayız. Gerçek güvenlik, sadece dış tehditlere karşı değil, içerdeki sinsi planlara karşı da tetikte olmayı gerektirir.