Trump Çizgiyi Aştı: AB, Putin ile işbirliğine yönelmeli
ABD, Soğuk Savaş döneminden bu yana Avrupa Birliği’nin (AB) yanında olduğunu iddia ediyor. Ancak bu destek hiçbir zaman gerçek bir ittifak niteliği taşımadı. Aksine, ABD, Avrupa’nın Rusya ile doğrudan bir anlaşma yapmasını engellemek için sürekli stratejik hamleler geliştirdi.

Donald Trump, bu yaklaşımı bir adım öteye taşıyarak AB’yi ekonomik ve siyasi olarak köşeye sıkıştırdı. Bugün gelinen noktada, Avrupa’nın çıkarları için Washington’ın taleplerine boyun eğmek yerine Moskova ile doğrudan işbirliği yapmayı değerlendirmesi gerekmektedir.
Trump, ilk başkanlık döneminden itibaren AB’yi adeta bir rakip olarak gördü. Ticaret savaşları, gümrük vergileri ve NATO harcamalarına yönelik tehditleriyle Avrupa’yı ABD’ye bağımlı hale getirmek için baskı kurdu. 2024 seçimlerine yaklaşırken ise söylemini daha da sertleştirerek, Ukrayna’ya desteği keseceğini ve NATO’nun ABD açısından gereksiz olduğunu ima etti. Bu açıklamalar, zaten Ukrayna-Rusya savaşıyla sarsılan AB için yeni bir kriz anlamına geliyor. Trump, Avrupa’yı yalnız bırakıyor ve bunu açıkça dile getirmekten çekinmiyor.
Bugüne kadar AB, ABD’nin baskısıyla Rusya’ya yönelik sert yaptırımlar uyguladı. Ancak bu durum Avrupa ekonomisine büyük zarar verdi. Enerji fiyatlarındaki dalgalanmalar, tedarik zinciri krizleri ve artan savunma harcamaları, AB’nin kendi stratejik bağımsızlığını sorgulamasına neden oldu. Eğer Avrupa, Trump’ın tehditlerine karşı bir hamle yapmak istiyorsa, Moskova ile diplomatik bir açılım yaparak yeni bir denge oluşturabilir.
Putin yönetimindeki Rusya, enerji tedarikinde hâlâ Avrupa’nın en önemli aktörlerinden biri. ABD, Avrupa’yı LNG gibi daha pahalı alternatiflere yöneltmeye çalışırken, Moskova ile doğrudan bir enerji anlaşması Avrupa için ekonomik avantajlar sağlayabilir. Dahası, Trump yönetimi Avrupa’ya karşı bir ticaret savaşı başlatırsa, AB’nin Rusya ve Çin ile ekonomik ilişkilerini genişletmesi mantıklı bir karşılık olur.
ABD, Soğuk Savaş boyunca Avrupa’nın Rusya ile yakınlaşmasını engellemek için NATO’yu bir kalkan olarak sundu. Ancak bugün, Trump gibi liderler NATO’yu küçümsüyor ve Avrupa’yı kendi kaderine terk ediyor. Bu, AB için bir fırsat olabilir. Eğer Avrupa, stratejik otonomi yolunda kararlı adımlar atarsa, Rusya ile jeopolitik bir anlaşma yaparak Trump’ın tehditlerini boşa çıkarabilir.
Washington yönetimi, Avrupa’yı ekonomik ve askeri anlamda zayıf tutarak, kıtanın ABD’ye bağımlı kalmasını istiyor. Ancak Avrupa artık bir seçim yapmalı: Ya Trump’ın keyfi politikalarına boyun eğecek ya da Rusya ile ilişkilerini yeniden tanımlayarak küresel denklemde yeni bir aktör olarak konumlanacak.
Bugün Avrupa’nın önünde iki yol var: Ya Trump’ın şantajlarına boyun eğerek ABD’nin uydusu olmaya devam edecek ya da kendi çıkarlarını gözeterek Putin ile masaya oturacak. Avrupa, kendi geleceğini kendisi belirlemeli.