AvrupaBelçikaHaberler

Belçika’da PFAS Kirliliği Endişesi Sürüyor: Hükümetin eylem planı yetersiz kaldı

PFAS yani (per- ve poliflorlu alkil maddeler) skandalının üzerinden bir yıldan fazla zaman geçmesine rağmen, etkilenen bölgelerde yaşayan halk arasında endişe devam ediyor. Valon hükümetinin devreye soktuğu eylem planı, uzmanlar ve yetkililer tarafından yetersiz bulunuyor. Uzun vadede bu "sonsuz kirleticilerin" tamamen yasaklanması gerektiği vurgulanıyor.

Valon Bölgesindeki birçok vatandaşın kanında yapılan testler, PFAS seviyelerinin güvenli sınırların çok üzerinde olduğunu ortaya koydu. Uzmanlara göre, toplam PFAS seviyesinin 20’nin altında olması gerekirken bazı kişilerde bu değer 70’in üzerine çıkıyor. Aileler, bu durum karşısında günlük yaşamlarında büyük değişiklikler yaparak, PFAS içeren ürünlerden kaçınmaya çalışıyor. Özellikle yapışmaz tavalar, belirli mutfak gereçleri, kozmetikler ve su geçirmez giysiler gibi ürünler evlerden çıkarılıyor.

Kirliliğin en yoğun hissedildiği bölgelerdeki yerel yönetimler, durumun ciddiyeti karşısında danışma kurulları oluşturarak hem vatandaşların hem de uzmanların görüşlerini toplamaya başladı. Ancak yerel yetkililer, mevcut kaynak ve yetkilerin bu tür çevre felaketleriyle başa çıkmak için yetersiz olduğunu belirtiyor. Üst düzey yönetimlerden gelen desteklerin ise günlük ihtiyaçlar ve koruyucu sağlık hizmetleri için yeterli olmadığı ifade ediliyor.

Sağlık uzmanları, PFAS kirliliğinin ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğine dikkat çekiyor. Bu kimyasalların tiroid bozuklukları, karaciğerde yağlanma, kısırlık, düşük oranlarında artış ve çeşitli kanser türleriyle bağlantılı olduğu belirtiliyor. PFAS maddelerinin vücutta birikmesi durumunda ise bunları tamamen atmak neredeyse imkânsız. Uzmanlar, kan bağışı veya emzirme yoluyla bu maddelerin bir miktar azaltılabileceğini, ancak bunun etik açıdan sorunlu olduğunu vurguluyor.

Liège Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, PFAS üzerinde 25 yılı aşkın süredir çalışıyor. Ancak bu kimyasalları tamamen ortadan kaldıracak kesin bir yöntem henüz bulunmuş değil. Şu anda kullanılan yöntemler, yayılmayı sınırlamak ve kirlenmiş toprak ile suları temizlemek üzerine odaklanıyor. Su arıtımında kullanılan aktif karbon filtreler etkili olsa da, bu filtrelerin düzenli olarak değiştirilmesi ve yüksek maliyetleri sorun yaratıyor.

Bazı bölgelerde kirliliğin kaynağı belirlenebilmişken, kırsal alanlarda bu durum daha karmaşık hale geliyor. Özellikle sanayi veya havaalanı bulunmayan bölgelerde PFAS kirliliğinin kaynağı tespit edilemiyor. Bu durum, kirliliğin sorumlularının belirlenememesi nedeniyle, temizlik ve arıtma maliyetlerinin yerel yönetimlere yüklenmesine neden oluyor. Örneğin, su arıtma sistemlerinde kullanılan aktif karbon filtrelerin yıllık maliyeti 43.000 avroyu buluyor.

Valon Sağlık ve Çevre Bakanlığı, kirliliğe sebep olan tarafların tespit edilmesi gerektiğini ve “kirleten öder” ilkesinin uygulanmasının zorunlu olduğunu vurguluyor. Bu kapsamda, sorumluların hem devlete hem de çevreye verilen zararlar için tazminat ödemesi bekleniyor. Ayrıca, federal hükümet düzeyinde bir tazminat fonu oluşturularak, sağlığı zarar gören bireylerin desteklenmesi planlanıyor.

Hükümet, PFAS kaynaklarını belirlemek için kapsamlı analizler yaparken, gıda güvenliği ve çevresel denetimlerde de standartları sıkılaştırıyor. Ancak uzmanlar, bu adımların yeterli olmadığını, PFAS kullanımının ve üretiminin tamamen yasaklanması gerektiğini belirtiyor. Bununla birlikte, tarım ve sanayi alanlarında alternatif çözümler bulunmasının zaman alacağı ifade ediliyor.

Uzmanlar, PFAS kirliliğinin çevreden tamamen temizlenmesinin onlarca yıl süreceğini belirtiyor. Hem yerel hem de ulusal düzeyde daha fazla kaynak ve uzun vadeli stratejiler gerekeceği açık. Kirliliğin etkileri azalmadan, halk sağlığı üzerindeki tehditler de devam edecek gibi görünüyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu