Davayı açan beş kadın, bu uygulamaların kendi kimliklerine, anneleriyle bağlarına ve ülkeleriyle ilişkilerine yönelik ciddi bir saldırı olduğunu belirtti. Mahkeme, Belçika devletini insanlığa karşı işlenen bu suçlardan dolayı sorumlu buldu ve davacılara tazminat ödenmesine karar verdi.
Dava açan beş kadın, 1946 ile 1950 yılları arasında, Belçika’nın sömürgesi olan Kongo’da dünyaya geldi. Bu kadınlar, bir Belçikalı sömürge yetkilisi ile Afrikalı bir annenin ilişkisinden doğmuştu. O dönemde Belçika devleti, bu tür ilişkileri toplumsal normlara aykırı buluyor ve bu çocukları “istenmeyen” olarak nitelendiriyordu.
“Metis” çocuklar, ailelerinden zorla alınarak yetimhanelere yerleştiriliyor ve anneleriyle tüm bağları koparılıyordu. Çocuklar doğdukları ülkeden koparılarak Belçika’ya getiriliyor, burada da genellikle vatandaşlık hakkı tanınmıyor ve idari engellerle karşılaşıyorlardı. Bu durum, kimliklerini ve ülkeleriyle olan bağlarını yok etmek amacı taşıyordu.
Brüksel temyiz mahkemesi, bu eylemleri “sistematik çocuk kaçırmaları” olarak tanımladı ve insanlığa karşı işlenen suç kapsamında değerlendirdi. Mahkeme, bu eylemlerin, davacıların kimliklerine ve anneleriyle olan bağlarına büyük zarar verdiğini kabul etti. Davayı açan kadınlar, mahkeme kararıyla anneleriyle bağlarının koparılmasından ve kimliklerine yönelik saldırıdan dolayı tazminat almaya hak kazandı.
Bu dava, Avrupa’da bu türden açılan ilk dava olma özelliğini taşıyor. Brüksel’deki sivil mahkemede 2021 yılında görülen ilk duruşmada dava, zaman aşımı gerekçesiyle reddedilmişti. O dönemki mahkeme, Belçika devletinin, işlendiği dönemde cezai yaptırıma tabi olmayan eylemlerden sorumlu tutulamayacağını savunmuştu.
Ancak temyiz mahkemesi, uluslararası hukuka ve Birleşmiş Milletler’in kabul ettiği ilkelere dayanarak bu davanın zaman aşımına uğramadığına karar verdi. Mahkeme, insanlığa karşı işlenen suçların zaman aşımına tabi tutulamayacağını vurguladı.
Tarihsel özürler
Belçika’nın sömürge geçmişi ve bu süreçteki uygulamaları uzun yıllardır tartışma konusu. 2017 yılında Belçika Roma Katolik Kilisesi, bu süreçteki rolü nedeniyle özür dilemişti. Ardından, 2019 yılında dönemin başbakanı Charles Michel de Belçika devleti adına özürlerini iletmişti.
Temyiz mahkemesinin bu kararı, Belçika’nın sömürge dönemiyle yüzleşmesinde önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. Davacılar, alınan bu kararla birlikte kimliklerine ve tarihsel adalete yönelik önemli bir kazanım elde ettiklerini belirtti.