Belçika’da yeni koalisyon en sert göç ve vatandaşlık politikasıyla göreve geldi
Belçika’nın çiçeği burnunda yeni koalisyon hükümetinin anlaşmasının önceliği net: sığınmacı sayısı düşmeli. Hükümet, bunun için şimdiye kadarki en sert göç politikasını uygulayacak. Bart De Wever’e göre bu, Avrupa'da uygulanabilecek en sıkı politika olacak. Diğer göçmenler için de kurallar sıkılaştırılıyor.

Yeni hükümete göre göç, yeniden “pozitif bir hikâye” haline gelmeli. Bu ancak göçün kontrollü bir şekilde gerçekleşmesiyle mümkün olabilir. Odak noktası iş ve eğitim amaçlı göç olacak, yani “doğrudan katma değer sağlayanlar” tercih edilecek.
Göç, haklar ve yükümlülükler üzerine kurulu bir sistem olarak görülüyor, ancak yeni anlaşma daha fazla yükümlülük ve daha az hak getirmeyi hedefliyor.
Belçika’ya yeni gelenler, ilk 5 yıl boyunca sosyal yardımlardan faydalanamayacak. Savaş nedeniyle kaçanların oturum statüsü, daha az hak içeren bir statüye indirilecek. Kalıcı oturum izni almak isteyenlerin ise iş bulması ve dil sınavını geçmesi gerekecek.
Yeni hükümet, Belçika’nın sığınmacılar için cazip bir ülke olmasını engellemek istiyor. Bugün koruma ihtiyacı olan kişilere genellikle “tanınmış mülteci” statüsü veriliyor, ancak bu değiştirilecek.
Bundan böyle savaş nedeniyle kaçanlar “ikincil koruma statüsü” alacak ve bu statüye bağlı haklar kısıtlanacak. Örneğin, aile birleşimi hakkı zorlaşacak ve ülkede yaşamlarını kurmaları için sağlanan destekler azaltılacak.
İkincil Koruma Nedir? Neden Daha Az Hak Tanınıyor?
Uluslararası koruma sağlamak için iki farklı statü bulunuyor:
Tanınmış mülteci statüsü: Cenevre Sözleşmesi’ne dayanıyor ve dini, siyasi görüşü ya da cinsel yönelimi nedeniyle kişisel zulüm riski taşıyanlara veriliyor.
İkincil koruma statüsü: Keyfi şiddet, savaş veya çatışmalardan kaçanlara veriliyor.
Şu an Belçika’da ikincil koruma statüsü daha az veriliyor. Her iki gruba da girenler genellikle tanınmış mülteci statüsü alıyor. Örneğin, Suriye’den kaçan bazı erkekler hem savaş hem de zorunlu askerlik nedeniyle zulüm görecekleri için tanınmış mülteci statüsü alabiliyordu. Tanınmış mülteciler, AB kuralları gereği her AB vatandaşıyla aynı haklara sahip olmalı, ancak ikincil koruma statüsüne sahip olanlar için bu geçerli değil. Bu nedenle, onlara daha az hak tanımak mümkün.
Ukraynalılar için ise farklı bir “geçici yerinden edilme” statüsü uygulanıyor.
Tüm mülteciler için verilen geçici oturum izinleri daha sıkı takip edilecek. Kendi ülkelerindeki durum değiştiğinde dosyaları yeniden değerlendirilecek ve geri gönderilmeleri gündeme gelebilecek.
Belçika’ya gelen sığınmacılar için yeni bir uygulama devreye giriyor: Başvuru sırasında cep telefonları ve diğer cihazlar incelenerek sahtekârlık olup olmadığı araştırılacak. Cihazlarını teslim etmeyi reddedenler otomatik olarak ret kararı alabilecek. Ayrıca, ülkeye giriş yaptıktan sonra hemen sığınma başvurusu yapmayanlara da ret kararı verilebilecek.
Hükümet, Avrupa Göç Paktı’nın devreye girmesiyle göçmenlerin AB ülkeleri arasında daha adil bir şekilde dağıtılacağını umuyor. Sığınmacı almak istemeyen ülkeler ise mali katkı sunabilecek. Belçika’nın bu seçeneği değerlendireceği belirtiliyor. Ancak, Göç Paktı ancak 2026 ortasında yürürlüğe girecek.
Bugüne kadar sığınmacılar, kayıt yaptırdıklarında barınma, yemek ve rehberlik hizmeti alıyordu. Ancak Belçika, üç yıldır bir barınma kriziyle karşı karşıya olduğu için yalnız erkekler sokakta kalabiliyor.
Yeni hükümet, bu kişilere temel yardım (gıda, sağlık hizmetleri ve hukuki destek) sağlayacağını vaat ediyor. Bugüne kadar bu yardımları daha çok gönüllü kuruluşlar üstleniyordu.
Yeni düzenlemelerle birlikte, küçük ölçekli barınma merkezleri kapatılacak ve yalnızca “mütevazı” toplu barınma alanları kalacak. Sığınmacı akını azalırsa, barınma kapasitesi ciddi şekilde düşürülecek. Yeni gelenler, en az 5 yıl ülkede kalmadan sosyal yardım alamayacak.
İkincil koruma statüsündekiler ve Ukraynalılar sosyal yardım yerine daha düşük bir miktar alacak. Ancak yeterince entegre olduklarında ek bir bonus alabilecekler. Tanınmış mülteciler için AB kuralları gereği bekleme süresi uygulanamıyor, ancak yardım almaları halinde daha yoğun bir entegrasyon sürecine tabi tutulacaklar.
Kalıcı oturum izni almak isteyenlerin ise en az 5 yıl ülkede kalmış olması, dil sınavını geçmiş olması ve sosyal yardımlardan faydalanmıyor olması gerekecek.
Belçika vatandaşı olmak isteyenlerin bir vatandaşlık sınavını geçmesi ve “çok daha fazla” ödeme yapması gerekecek. Ayrıca, kamu düzenini tehdit edenlerin vatandaşlık başvuruları reddedilebilecek, ancak bu kriterlerin ne olduğu belli değil.
Aile birleşimi yoluyla Belçika’ya gelenlerin sayısını azaltmak için yeni düzenlemeler getiriliyor. Çalışma göçmenleri için 1 ila 2 yıl bekleme süresi uygulanacak. Ancak yüksek vasıflı çalışanlar bu kuraldan muaf olacak.
Tanınmış mülteciler için AB kuralları gereği bekleme süresi uygulanamıyor. Bugüne kadar 1 yıl içinde aile birleşimi başvurusu yapmaları gerekiyordu, ancak bu süre 6 aya indirilecek. İkincil koruma statüsündekiler ise bu istisnadan yararlanamayacak ve aile birleşimi için en az 2 yıl beklemek zorunda kalacak.
Göç politikasının başarısı, ülkede yasadışı olarak bulunanların geri gönderilmesine bağlı olacak. Hükümet, “ülkeyi terk etme emrini” daha sıkı takip edilecek bir “geri dönüş sözleşmesine” dönüştürecek. Ev baskınları da mümkün hale gelecek, ancak yalnızca mahkeme onayıyla ve ağır suç işlemiş kişilere uygulanabilecek.
Hükümet ayrıca, AB dışındaki ülkelerle yapılacak ticaret ve göç anlaşmalarını, yasa dışı göçmenleri geri kabul etmeleri şartına bağlamak istiyor. Göç, artık İçişleri Bakanlığı’na değil, bağımsız bir Federal Göç Hizmeti’ne (FOD Migratie) bağlanacak. Göçle ilgili dört ana kurum tek çatı altında birleştirilecek ve bir de refakatsiz çocuk göçmenler için özel bir birim kurulacak.
Göçmen mahkemesi hakimleri artık ömür boyu değil, beş yıllık yenilenebilir sürelerle atanacak. Ancak yeniden atamaların hangi kriterlere göre yapılacağı belirtilmiyor.








